Boşanmak günümüz modern dünyasının en çok karşılaştığı olaylardan birisidir ve artık toplum nezdinde de oldukça normalleştirilmiştir. Evlilik birliğini devam ettiremeyen çiftler, çeşitli nedenlerle boşanma yoluna başvurmaktadır. Boşanmak için ise kanunda aranan bazı şartların gerçekleşmiş olmalıdır. Nitekim evlilik devlet eliyle gerçekleştiğine göre boşanmanın da devlet eliyle gerçekleşmesi gerekir. Buna göre boşanma sebepleri ikiye ayrılır:

1- Genel boşanma sebepleri,

2- Özel boşanma sebepleri.

  • Genel Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Tarafların genel boşanma nedenlerine dayanarak davayı açmaları için sebep olarak gösterdikleri hususların artık evlilik birliğini çekilmez kılacak raddeye gelmiş olması ve tarafların da evliliği devam ettiremeyeceğinin kendilerinden beklenebilmesi gerekir. Genel boşanma nedenleri Türk Medeni Kanunu’nda 3 adet olarak düzenlenmiştir:

1-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması

Eşler arasında şiddetli geçimsizlik varsa ve tartışmalar artık evlilik birliğinin temelinden sarsılması noktasına gelmişse, bu sebebe dayanılarak dava açılabilir. Herhangi bir süre şartı yoktur. Bu ihtimale her türlü neden girebilir. Örneğin diş macununun ortasından sıkılıyor olması, sürekli olarak güven sarsıcı hareketler yapılıyor olması vb. Hakimin gerçekten gösterilen nedenin evlilik birliğini sarsıp sarsmadığına bakması ve bu konuda takdir yetkisini kullanması gerekir.

Eşin kusurlu olması şart değildir. Bu nedenle kusursuz bile olsa şayet karşı taraftan evliliği sürdürmesi beklenemiyorsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Öyle ki eşlerin evlilikten elde edecekleri menfaat, boşanmadan elde edecekleri menfaatten daha az olup artık evliliğin devamının taraflar açısından bir yararının olmaması gerekir.

2- Eşlerin Anlaşması

Eşlerin anlaşması, daha çok anlaşmalı boşanma olarak bilinir. Eşlerin anlaşmalı boşanma yoluna başvurabilmeleri için evliliklerinin en az 1 yıl sürmüş olması ve evliliğin bitiminin sonuçları hakkında ortak irade ile hazırlanacak bir boşanma protokolü ile hakim önüne bizatihi çıkmaları gerekiyor. Eşlerin hazırladıkları boşanma protokolünde; müşterek çocuk varsa velayeti, nafaka ve tazminat talepleri gibi kritik konularda mutabakata varmış olmaları gerekir.

3- Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması

Taraflar arasında daha önceden herhangi bir sebebe dayanılarak açılmış olan bir boşanma davasının reddedilmişse ve kararın kesinleşmesini takip eden 3 yıl içerisinde eşler arasında ortak hayat yeniden kurulamamışsa hakimin artık boşanmaya karar vermesi gerekir. Diğer genel boşanma sebeplerinde hakimin boşanma yerine ayrılığa karar vermesi veya davayı reddederek evlilik birliğinin devamına karar vermesi takdir yetkisi altındadır. Ancak bu sebepte kanun koyucu hakimin takdir yetkisini kaldırarak, koşullarının oluşması halinde boşanmaya karar verilmesi gerektiği yönünde düzenleneme öngörmüştür.

  • Özel Boşanma Sebepleri Nelerdir?

1- Eşlerden Birinin Zina Yapması

Evlilik birliği devam ederken, eşlerden birisinin karşı cinsle cinsel ilişkiye girmesi zina olarak adlandırılır. Zinanın öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay, her halükarda 5 yıl olmak üzere hak düşürücü sürelere tabidir. Yani diğer eş bu süreler dahilinde zina sebebiyle boşanma davası açmazsa, zina nedeniyle dava hakkını kaybeder. Bununla birlikte affeden eşin de dava hakkı yoktur. Zina nedeniyle boşanma davası açmak için gereken şartlar ise şöyledir:

  • Eşlerden birinin karşı cinsle cinsel ilişkiye girmesi. Burada ilk ele alınması gereken mevcut olan ilişkinin cinsel birleşme boyutunda olmasıdır. Cinsel birleşme boyutuna varmayan ilişkiler zina olarak değerlendirilmez. Bu kapsamda flörtöz mesajlar yahut el ele yakalanması gibi durumlarda hukuken bir zina söz konusu değildir. Değerlendirilmesi gereken ikinci konu ise cinsel birleşmenin muhakkak karşı cinsle gerçekleşmesidir. Eşcinsel ilişkiler ve hayvanla cinsel ilişkiye girilmesi hukuken zina kapsamında değerlendirilmez. Bu hareketlerden dolayı zina nedeniyle boşanma davası da açılamaz. Haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davası açılabilir. Burada kanunun eşcinsel ilişkiyi bu kapsama almaması önemlidir. Kanun eşcinsel ilişkiyi zina kapsamına almayarak aslında bunu normal olarak kabul etmediğini ve eşcinsel evliliklerin de mevcut düzenlemeler dahilinde yolunu kapadığını göstermektedir.
  • Cinsel ilişkinin evlilik devam ederken gerçekleşmiş olması. Boşanma davası açılmış bile olsa evlilik henüz fiilen bitmemiştir. Eşler fiilen ayrı yaşıyor olsalar ve hatta diğer eşin gaipliğine karar verilmiş olsa dahi sadakat yükümlülüğü halen devam etmektedir. Bu nedenle bu haller de evlilik birliği içinde sayılır.
  • Eşin kusurlu olması gerekir. Yani kendi rızası haricinde uyuşturucu madde etkisinde iken bu fiili işlemişse kusurlu değildir. Hipnoz altında olması da kusurluluğu kaldıran bir haldir.

Hayatın olağan akışı içerisinde zinanın ispatı zordur. Çünkü kanun doğrudan cinsel birleşme şartı ararken bunun normal şartlarda ispatı özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu dahi oluşturabilir. Bu nedenle tam ispat değil yaklaşık ispat aranır. Örneğin otele birlikte girerken görüntülerinin olması ve bir süre sonra beraber çıkmaları zinaya delalettir.

2- Eşin Hayatına Kast Ve Eşe Karşı Pek Kötü Veya Onur Kırıcı Davranış

Eşlerden biri şayet ayırt etme gücüne sahipken diğer eşin hayatına kast etmişse örneğin zehirlemeye çalışmışsa, intihara yönlendirmişse veya öldüresiye dövmüşse hayata kast olarak nitelendirilir ve eşin bu hükme dayanarak boşanma davası açma hakkı vardır. Belirtmek gerekir ki tüm bu öldürmeye yönelik fiiller TCK bakımından da suç teşkil etmekte olup cezai sorumluluk cihetine gidilmesi de şüphesiz mümkündür.

Pek kötü davranış ise; eşin sağlığını bozan, acı ve ıstırap veren hareketlerdir. Örneğin eşi aç bırakmak böyledir.

Onur kırıcı hareketler daha çok manevi boyuttaki hareketlerdir. Eşe sürekli olarak hakaret edilmesi, toplum içinde azarlanması yahut sürekli olarak “beceriksiz, aptal” gibi cümleler sarf edilmesidir. Hem hayata kast hem de pek kötü davranış ve onur kırıcı hareketler nedeniyle eşe karşı boşanma davası açabilmek için eşin tüm bu hareketleri bilinçli ve kasten yapmış olması gerekir. Örneğin uyuşturucu madde etkisindeyken eşini dövüyorsa, şayet uyuşturucu maddeyi bilerek ve isteyerek almadıysa mağdur olan eş bu hükme dayanarak boşanma davası açamaz. Aynı zamanda kanun koyucu hak düşürücü süreler öngörmüştür. Buna göre eşin hareketleri öğrendikten sonra 6 ay içinde ve her halükarda işlenen fillerden 5 yıl geçmeden boşanma davası açması gerekir. Aksi takdirde dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddedilir.

3- Küçük Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme

Eşin küçük düşürücü suç işlemesi halinde diğer eş her zaman boşanma davası açabilir. Küçük düşürücü suçların mahiyeti ise TMK’da düzenlenmemiştir. TCK’da da küçük düşürücü suç başlığı altında bir düzenleme yoktur ancak yüz kızartıcı suçlar küçük düşürücü suçların içerisinde değerlendirilebilir. Bunlara örnek olarak zimmet, dolandırıcılık vb suçlar verilebilir. Eş bu hallerde diğer eşi affetmiş olsa dahi dava hakkı düşmez.

Haysiyetsiz hayat sürme ise, diğer eşin toplumun genelinde kabul görmeyen ve tasvip edilmeyen davranışları hayat tarzı edinmesi olarak nitelendirilebilir. Her çeşit değere aykırı davranış bu hükmün kapsamı içerisindedir. Örneğin eşin fuhuş yapması, uyuşturucu madde bağımlısı olması, eşcinsel ilişkiye girmesi, teşhircilik yapması, kumar oynaması gibi nedenler bu hükmün başlıca örneklerindendir. Diğer eş her zaman bu nedenlerden dolayı boşanma davası açabilir. Herhangi bir süre ile sınırlandırılmamıştır.

4- Terk

Terk eşlerden birinin; evliliğin ortak hayatın getirilerinden sürekli ve bilerek kaçmak için herhangi bir haklı neden olmaksızın müşterek konutu terk etmesi veya haklı bir nedenle terk ettiği müşterek konuta haklı neden ortadan kalkmış olmasına rağmen geri dönmemesidir. Hukuken boşanma sebebi olan terk fiilinin oluşabilmesi için gereken birtakım maddi şartlar vardır. Bunlar:

  • Ortak hayata son verilmesi,
  • Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin artık yerine getirilmemesi.

Eşin haklı bir neden olmaksızın evden kovulması, şiddet gördüğü sebebiyle evden ayrılması terk nedeniyle boşanma davası açılabilecek hallerdendir. Bununla birlikte kanun koyucu yalnızca müşterek konutun terk edilmesini boşanma nedeni olarak görmemiş belli bazı şekli şartların da oluşmasını aramıştır. Bunlar şöyledir:

  • Terk durumunun 4 ay boyunca kesintisiz olarak devam etmesi,
  • Terk eden eşe usulüne uygun olarak ihtar çekilmesi gerekir. Usulüne uygun ihtardan sonra eşe 2 aylık mühlet tanınır ve eş halen ortak konuta haklı bir neden olmaksızın dönmezse hakim boşanmaya karar verir.

Terk nedeniyle boşanma davası açılabilecek en erken süre 4 aydır. Eş 4 ay boyunca kesintisiz olarak eve gelmezse kendisine ihtar çekilip 2 ay da bekleme süresi geçtikten sonra toplam 6 ay içerisinde boşanma gerçekleşebilir.

Terk nedeniyle boşanma davası için herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Her zaman açılabilir.

5- Akıl Hastalığı

Eşlerden birisi sürekli olarak bir akıl hastalığına tutulmuşsa ve diğer eş için ortak hayat çekilmez hale gelmişse sağlık kurulundan bu akıl hastalığının geçmesine olanak bulunmadığına dair bir rapor alınması şartıyla boşanma davası açılması mümkündür. Söz konusu akıl hastalığının evlilik devam ederken ortaya çıkmış olması gerekir. Şayet akıl hastalığı evlilik başlamadan önce söz konusuysa diğer eşin evlilik butlanla hükümsüz olduğu için evliliğin iptali davasını açması gerekir.

Eşin hastalığı, iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalık olmalıdır ve bunun resmi sağlık kuruluşlarınca takdir edilmesi gerekir. Akıl hastalığının boyutu ileri olmalıdır. Öyle ki eşten artık ortak hayatı devam ettirmesi beklenememelidir.  Akıl hastalığı herhangi bir kusura dayanmadığı için diğer eşe kusur atfedilmez ve mutlak boşanma nedenleri arasındadır. Kanun koyucu herhangi bir hak düşürücü süre öngörmediği için her zaman açılması mümkündür.