Baba ile çocuk arasındaki soy bağının kurulması yönünden babalık davası aile hukukundaki önemli dava türlerinden birisidir. Soy bağının belirli olması hem hukuki karışıklarının önlenmesi hem terekenin dağılımı hem de Türk vatandaşlığı isteminde bulunulması bakımından anahtar niteliktedir.

Evlilik birliği içinde doğan çocuklar bakımından soy bağının ne ana ne de baba ile kurulması için hukuki bir işlem yapmaya gerek yoktur. Ancak evlilik birliği dışında doğan çocuklar bakımından her ne kadar ana ile olan soy bağı Türk Medeni Kanunu gereği analık karinesi sebebiyle doğum anından itibaren kendiliğinden kurulsa da baba için her zaman kendiliğinden kurulması mümkün değildir. Evlilik birliği dışında doğan bir çocuğun babası ile soy bağının kurulabilmesi için 3 farklı yol vardır:

1- Biyolojik ana ile biyolojik babanın evlenmesi

2- Biyolojik babanın tanıma yolu ile çocuğu tanıması

3- Babalık davası ile

Babalık davası, babanın rızasına dayanmaksızın hakim kararı ile çocuğun nesebi hakkında karar veren bir davadır. Babalık davasının kabulü ile biyolojik baba ile çocuk arasındaki soy bağı doğum anından itibaren geriye etkili olarak kurulur. Bu bakımdan inşai nitelikte bir davadır. Babalık davası ile nesebin kurulmuş olması halinde kurulan nesebin evlilik birliği içinde doğan çocuğun nesebinkinden hukuken hiçbir farklılığı bulunmamaktadır.

Babalık Davası Açabilmenin Şartları Nelerdir?

1. İlk olarak ana ile çocuk arasında bir soy bağının kurulması gerekir. Analık karinesi gereği çocuğu doğuran kişi anasıdır. Ananın çocuğun nesebini reddetmesi mümkün değildir. Ancak tüm bunlara rağmen bir şekilde anası ile çocuk arasında hukuki soy bağının bir şekilde kurulamamış olması da mümkündür. Örneğin çocuk doğumdan hemen sonra terk edilmiş olabilir.

2. Arasında soy bağı kurulmak istenen çocuk ile herhangi başka bir erkek arasında hali hazırda bir soy bağının kurulmamış olması gerekir. Bu husus özellikle kadının zinası bakımından önem arz etmektedir. Evlilik birliği içerisinde zina yapan kadının başka bir erkekten yine evlilik birliği içerisinde çocuk doğurması halinde babalık karinesi gereği çocuğun neşeni kadının eşi olan kocaya bağlanacaktır. Biyolojik babanın çocuğu kendi nesebine alabilmesi için öncelikle hukuki baba ile arasındaki soy bağının koparılması gerekir. Bunun çeşitli yolları vardır. Örneğin nesebin reddi ile hukuki baba ile çocuk arasındaki soy bağı koparılabilir.

3. Son şart olarak da ihbar yükümlülüğüne davayı açan tarafın uyması gerekir. İhbar yükümlülüğüne göre davanın TMK m.301 hükmüne göre Cumhuriyet savcısına ve hazineye, şayet dava ana tarafından açılmışsa çocuğa atanacak olan kayyıma ihbar edilmesi gerekir. Yargıtay’a göre ihbar yükümlülüğüne uyulmaması bozmayı gerektirir. Çünkü ihbar yükümlülüğü kamu düzeninin devamı için aranır.

Babalık Davasını Kim Açabilir?

Babalık davasını açmaya ehil olan iki kişi vardır: Çocuğun anası ve çocuğun kendisi. Biyolojik babaya, babalı davasını açma bakımından bir yetki verilmemiştir. Çocuğun veya ananın dava hakkı birbirinden bağımsızdır. Yani davayı her ikisi birlikte açabilecekleri gibi ayrı ayrı da açabilirler. Çocuğun reşit olmaması durumunda çocuğun temsilinin atanacak bir kayyım tarafından sağlanması mümkündür.

Babalık Davası Kime Karşı Açılır?

Babalık davasının davalısı biyolojik olarak baba olduğu iddia edilen kişidir. Ancak bu kişi ölmüşse, kişinin mirasçılarına karşı da açılabilir. Ancak hiçbir mirasçısı yoksa bu durumda miras devlete kalacağı için babalık davası da devlete karşı açılacaktır.

Ananın Mali Hakları Nelerdir?

Babalık davasını ananın açması halinde ananın bazı mali hakları kanun koyucu tarafından tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre;

· Doğum giderleri,

· Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri,

· Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler davalı taraftan talep edilebilir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta manevi taleplerin bu davada ileri sürülemeyeceğidir. Yani ana, babalık davasında kişi varlığı ihlal edildiğinden hareketle manevi tazminat talebinde bulunamaz. Bu talebin yeri babalık davasının görüldüğü mahkeme değildir. Manevi tazminat talepleri için Türk Borçlar Kanunu’na göre genel mahkemelerde genel hükümlerden hareketle dava açılabilir.

Ana tarafından açılan babalık davasında ana, çocuk için yardım nafakası talebinde de bulunabilir. Ancak kendisi için bir nafaka talebinde bulunamaz.

Çocuk Tarafından Babalık Davası Açılması

Babalık davasının davacısı çocuk da olabilir. Ancak çocuğun ergin veya ayırt etme gücünden yoksun olması halinde bir kayyım tarafından temsil edilmesi gerekir. Menfaat çatışması nedeniyle ana çocuğun temsilcisi olarak mahkemede çocuğu temsil edemez.

Babalık davasını açan çocuk kendisinin bakım giderleri için reşit olana kadar veya eğitimi devam edene kadar davalıdan maddi yardım talebinde bulunabilir.

Babalık Davasında Hak Düşürücü Süre

Babalık davasının açılması bakımından ananın dava hakkı doğumdan itibaren bir yıl geçmekle düşer. Çocuğun dava hakkı ise; çocuk ile başka bir erkek arasında soy bağı varsa bu soy bağının kalkmasından itibaren bir yıl ile düşer. Ancak bir yıllık sürenin gecikmesine neden olan haklı sebeplerin varlığı halinde sebebin ortadan kalkmasından sonraki bir ay içerisinde dava açılabilir. Hak düşürücü süreler mahkeme tarafından resen dikkate alınır ve dava şartı olarak işlem görür.

Babalık Davası Nerede Açılır?

Babalık davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Davanın görevsiz mahkemede açılması halinde dava usulden reddedileceği için görevli mahkemede açılıp açılmadığına dikkat etmek gerekir. Yetkili mahkeme ise davanın taraflarından birisinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesidir.

Babalık Davasında İspat

Babalık davasında ispat davacı taraftadır. Yani davacı taraf davalı tarafın biyolojik baba olduğu ispat etmekle mükelleftir. Bunun için de babalık karinesine başvurur. Babalık karinesine göre çocuğun doğumundan önceki 300 ila 180 gün arasında anayla cinsel ilişkiye girmiş ise çocuğun babası davalı taraftır. Cinsel ilişkinin varlığı her türlü delille ispat edilebilir. Bu karinenin çürütülmesi de davalı bakımından mümkündür. Çünkü babalık karinesi aksi ispat edilebilir adi bir karine niteliğindedir. Uygulamada ise şüphesiz en çok başvurulan yöntem DNA testi yapılmasıdır. Ancak test yaptırmaktan kaçan davalının bu kaçışı kendisi aleyhine bir delil olarak kullanılabilir.