El-Münkız mine'd-dalal (Türkçe: Dalaletten hidayete), Gazâlî'nin kendi düşünce dünyasındaki büyük değişim ve gelişim sürecini anlattığı eseridir.

Konusu:

Bu eser, İslâm kültüründe örneğine az rastlanır bir otobiyografi olması yanında V. (XI.) yüzyıl İslâm dünyasının inanç ve fikir hareketlerini değerlendiren ve daha da önemlisi, felsefî anlamda şüpheciliği o güne kadar benzeri görülmemiş bir şekilde temellendiren muhtevası ile İslâm düşünce tarihinin en özgün ürünlerinden biridir.

El-Münkız mine'd-dalal (İmam-ı Gazzali)

Alıntılar:

  • Şuur yoksunu bir toplumu cihada davet etmek kabirlerdeki ölüleri davet etmek gibidir.
  • İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa ikincisinin olmasını, iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. Onun midesini topraktan başka hiçbir şey doyurmaz...
  • Gerçekten de anladım ki bir ilme hakkı ile vakıf olmayan bir kimse, o ilimdeki bozukluğu anlayamaz...
  • Allah sizi en güzel surette doğruya ulaştırsın ve hakikate boyun eğmenizi kolaylaştırsın...
  • Her şeyin başı, kalbin dünya ile olan bağlarını, aldatıcı olan bu düzenden koparmakladır...
  • Sözün kısası, dini akla göre değerlendirmeye kalkışan akım, nasıl olursa olsun, nerede ve hangi dönemde ortaya çıkarsa çıksın, şuurlu bir itaatkârlıkla Allah'a secde etmiş değildir. Onun secde mercii akıldır...
  • Aklın bütün problemleri tek başına kuşatamayacağını ve tüm sorunların üzerindeki perdeyi kaldıramayacağını idrak ettim.
  • İnsanlar bilmedikleri şeyin düşmanıdırlar.
  • ...herhangi bir sözü halkın sempati beslediği ve iyi bildiği kimselere dayandırdın mı, aslında batıl da olsa, o sözü kabul ederler.
  • Allah Resûlü (sav) "İnsanlar uykudadırlar. Öldükleri zaman uyanırlar." buyurmuştur.
  • Sufîler, herkesi sufî olmaya çağırmıyorlar. Nitekim büyük bir sufî şöyle diyor: "Ulu Allah'ın katı, her gelenin su yolu olamayacak kadar yücedir. Zira O'nun şanını ancak tek tek kimseler kavrayabilirler."
  • Şeriata aykırı herhangi bir hareket işleyen bir kimseyi havada uçarken veya su üzerinde yürürken bile görsen bil ki o bir şeytandır.
  • İbadetlerin hikmetlerini akıl aracılığı ile ortaya çıkarmaya çalışanlar veya onların belirli özelliklerin gerektirdiği bir takım ilahi sırlara( hikmetlere) dayanmaksızın sadece tesadüfi olarak bu şekilde emredildiklerini sananlar, gerçekten cahil ve ahmak olduklarını ortaya koymuşlardır.
  • Tıp ilmini inkar etmek dinin şartı olmadığı gibi aynı şekilde tabiat ilmine karşı çıkmak da dinin şartı değildir.
Gençliğimin ilk yıllarından beri hakikati kavramaya olan susamışlığım ve tutkum benim yaratılışımdan gelen huy ve alışkanlıktır. Allah bu karakteri benim fıtratıma koymuştur.