Ne zaman kaybolsa ve onu arasam, hep aynı yerde bulurum. Gençliğini geçirdiği, sevdiği kadının adımladığı kaldırımda.

Kendimden bahsederken bazen başka birinden bahsediyormuş gibi yaparım. Bu yazıyı daha iyi bir hale getirmek için yaptığım bir şey de değildir. Bir kaçıştır benim için. Her şey bunaltıcı hale geldiğinde, arasıra denemeyecek kadar sık yaşanan bir olay.

İlaçlarımı düzenli kullanıyorum ama pek bir işe yaramıyorlar gibi sanki. Buna ben karar veremem zira kimse bu kararı vermem için bana maaş ödemiyor. Bu kararı, bu iş için maaş alan birinin vermesi lazım. Mesela; devlet, yoldan geçen işsiz birini çevirse ve onu istihdama dahil etmek istediğine daha doğrusu onu iş sahibi yapıp ondan vergi almayı iyi fikir olduğuna karar verdiğinde diyebilir ki o adama: "seni bir aylık bir kursa alacağız." Ve bu kişi aldığı bu bir aylık kurs sonunda iş sahibi ya da daha doğrusu vergi mükellefi olur. Aldığı kurs sayesinde de Ömer'in kullandığı ilaçların işe yarayıp yaramadığına karar verebilir. Zira o artık maaşlı bir çalışan ve aldığı kurs sayesinde de bu işin piri olmuştur. Etrafımızda dolaşan bunca eşeğin, toplumu saran çok bilmişliğin temel nedeni budur.

Yazımı sonlandırırken her zaman yaptığım gibi hayatımın bunca olumsuzlukla dolu olmasının nedenini düşünmeye devam edeceğim. Bu yazının limonlu kek ile ilgisine gelecek olursak; ben kendisini çok severim bu başlıkta bir yazım bulunsun istedim bloğumda.