Elimizde bir adet adam olsun ve bu adamın yolu bazı işler için Ankara’ya düşmüş olsun. Ve ben bu adam iken yani yolu Ankara’ya düşmüş bir kişi iken ve yine hiçliğin kıyısında yürüyorken bir kadına denk geliyorum. İsmini burada anmayacağım.
Ankara’da bulunduğum sıralarda, psikolojik rahatsızlığım nedeniyle hastaneye de uğramam gerekti. Sebebini şuan tam olarak hatırlamıyorum. Orada doktor ile konuşurken stajyer olduğunu tahmin ettiğim birisi ile durmadan göz göze geliyorduk. Bu durmadan göz göze geldiğimiz şahıs ile bir daha ki karşılaşmamız biraz garip oldu. Çünkü bu sefer gözler eskisi gibi değildi. Farklılık vardı. Bilemiyorum. Bilemiyorum. Belki de biliyorum da işime gelmiyor. Yahut kendimi bu konuda aldatıyor, belki aldanmak istiyorum.
Gözler daha kadınsı, gözler daha sevgi dolu. İşte ben o zaman hayatımda tatmadığım bir duyguyu tattım. Ve belki bir daha hiç hissetmeyeceğim şeyler hissettim. Korku…
Bir erkek için dünyanın en korkutucu şeyi ne olabilir? Başkalarını bilemiyorum fakat benim için dünyanın en korkutucu şeyi işte ismini bile bilmediğim bu genç kadının gözleridir. Çünkü ben ona karşı bir şeyler hissediyorken aynı şeyi onun gözlerinde görmek beni dehşete düşürüyordu. Hayatım boyunca anlamadım ve asla da anlayamayacağım. O gözler, bir atom bombasının infilak anı gibi. Hey ya Rab.
Daha sonra Ankara’dan ayrılmam gerekti. Ve bir daha hiç görmedim. Unutmadım da.
Bir Ahmet Kaya şarkısında mısralar şöyledir:
Giderim buralardan, Giderim bir gece vakti, Umurunda olmaz, umurunda olmaz, Bilirim.
İşte bende öylece gittim. Bir şehirde yüreğimi bırakarak. Umurunda oldu mu bilmiyorum. Olsa da ne fark eder şimdi.
Member discussion