Türkiye nüfus olarak Avrupa'nın en kalabalık ülkelerinden birisi. Fakat ekonomik olarak, yüzölçümü bakımından kendisinden daha küçük ülkelerle bile yarışacak konumda değil.

Türkiye'nin ekonomik buhranı sadece günümüzün gerçeği değil. Bu, bu topraklarda yaşamış olan tüm insanların geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacak olan kaderi. Bunun en büyük sebeplerinden biri de eğitim sisteminin berbat durumda olması. Üstelik bu berbatlık kötü yönetimin ya da imkansızlıkların sonucu değil, kasıtlı yapılan bir uygulama. İyi eğitim almamış bireyler, ne istediğini bilmeyen insanlar yetişsin ki onları yönetmek ve sömürmek daha kolay olsun. Bizim toplumumuzda küçük bir olay karşısında insanlar organize olup onun olumsuzluğuna cevap verebiliyorlar ama konu devlet yönetimi olunca birlik olamıyorlar. Çünkü zaten Cumhuriyet rejimiyle idare ediliyoruz. Yönetenleri seçen halk oluyor. Bu durumda halk kötü kaderine bir daha olacak seçime kadar boyun eğiyor ve bütün başına gelen kötü olayların sorumlusu olarak önceki hükümeti görüyor.

Suç, bizim insanımızın kendisinde olabilir mi? Bir kere yabancı unsurları içerine aldığın zaman onlar toplumun genelinin geleceğini ya da refahını düşünmek yerine kendi çıkarlarını gözetiyorlar. Kendi insanımıza da sadece 100 yılda bir yapılan savaşlarda vatanı korumak görevi düşüyor. Vatanında aslında hiçbir şeye sahip olmayan, sahip olmasına izin verilmeyen bu insanlar her zaman fedakarlığın en büyüğünü yapmak mecburiyetinde.