Bana bu konu hakkında düşünüp düşünmediğimi sorduklarında; “evet” diyorum. Her konu hakkında nasıl derinlemesine düşündüysem bu konu hakkında da öyle yaptım. Bir insanın kaderini belirleyen şey yaptığı seçimlerse onun harcadığı çaba ise, onun yaşam süresini belirleyen şeyde olması gereken olup olmadığıdır. İnsan mutlak olarak kendi benliğine kavuştuğunda onun eceli gelmiş demektir. Kısacası, insan kendi olmak için yaşar…

Bugün, günlerden pazartesi fakat okuyucu bu blog yazısını farklı bir günde okuyor olabilir. O da bugün yani pazartesi günü okusun ya da farklı bir günde mesela perşembe günü okusun bu neyi değiştirir. Gerçi ben perşembe günlerini pazartesilerden daha çok severim. Eğer bir gün herkesin başına gelecek olan şey benim de başıma gelecek olursa ki olacak, ben perşembe günü olsun isterim. Belki, bir okyanus kıyısında otururken ve dahi geçmişime dönüp baktığımda yaptığım hiçbir şeyden pişmanlık duymadan göçüp gitmek isterim bu dünyadan. O zaman ben, ben olarak yani okyanus kıyısında oturmuş ve dalgaların kıyıyı dövüşüne bakan bir adam olarak ve bu dünyada okyanus kıyısında ölmek dışında hiçbir istediği kalmamış bir kişi olduğumda işte o zaman ben tam olarak kendim olmuş olacağım.

Başkaları için bu nasıldır, özellikle yaşayanlar için henüz bilinmez. Sadece insan o anda, o son anda kendinin nasıl biri olduğunu anlar. Kimsenin bir itirazı da olmaz bu duruma.